29 Ekim 2012 Pazartesi

Şirket kuruyoruz arkadaşlar

Doğan masum bir bebeği azmış bir şeytana dönüştüren hayat..


Hiç düşündünüz mü namuslu bir iş adamı nasıl birden bir Şeytana dönüşür? Ben çok merak ederim. Zaten başıma ne geldiyse hep meraktan geldi.

Tamamen hayali bir dünya kuralım kafamızda. Diyelim ki bir aile şirketimiz var. Kamyon damperi imal ve ihraç ediyoruz. İşlerimiz ihracat sebebi ile güzel gidiyor ve yeni yatırımlara bile yöneliyoruz.

Diğer yandan; X kıt'asında X ülkesinin limana sınırı yoktur ve tüm ticaretini komşu ülkenin limanından sağlıyordur. Haliyle de bu kamyonculuk hususunda çok iyi bir pazar oluşmuş durumda ve biz de ağırlıkla -hatta neredeyse sadece- bu ülkeye çalışıyoruz. İşlerimiz gittikçe büyüyor. Sipariş yetiştiremiyor, paraya para değil tabiri caizse "Mahmut" diyoruz.

Elbette yılların getirdiği bu kamyon trafiği, hava kirliliği v.s. bir yana o ülkede bir çok trafik kazasına da sebep olup büyük bir sorun haline yavaştan gelmeye başlıyordur.

Söz konusu ülkenin devleti bir gün karar alır ve bundan sonra liman ülkesi ile X ülkesi arasında tren seferi yapılmasına ve bunun için de bir demir yolu hattı açılmasına karar verir. Bunun açılması otomatikman bizi iflas ettirmese de süründürür ve uzun vadede bitirir. Çünkü yurt içi pazarımızda bu kadar talep yok bu ürünlere. Zaten bir çok üretici var ve hepimiz kendinizi bu pazara göre ayarlamışız artık.

Bir gün aynı işi yapan bir arkadaşımız arar ya da tv izlerken fark ederiz ki aslında o X ülkesinin bir takım sorunları var bu inşaatla ilgili. Demir yolu  bu iki ülke arasında bir kabilenin yerleşim yerinin içinden geçecek ve kabile de uzun yıllardır bağlı olduğu ülkeden bağımsızlık istiyor ama yoksulluk, baskı, ezilmişlik ve işi bilmemek gibi nedenlerden sesini yükseltemiyor. Demir yolunun bu dağlık ülkede başka yerden geçirilmesinin yolu neredeyse ya imkansız, ya da altından kalkılamayacak kadar aşırı maliyetlidir.

Kimse ne işini kaybetmek ister ne de alıştığı rahatı. İş sahibi olanlar iyi bilir ki bir işi kurmak ne kadar zorsa bitirmek de zordur. Nice babayiğitler bu bunalımların altından kalkamayıp intiharı seçmişlerdir.

Günü gelip tamamen işimizi kaybedeceğimizin bilincinde, psikolojimizin bitmiş olduğu ve çareler aradığımız bir anda sektörden birini arar ve toplanalım deriz. Toplasak 20 tane ufak işletmeyiz aslında. Bir hesap yaparsak her bir kamyon damperinden örneğin ortalama USD6.000 kar elde ediyoruz.

Pamuk eller cebe..


Diyelim ki yılda her birimiz en az 70 tane damper satıyoruz bu bölge ülkelerine. Sadece buralardan elde ettiğimiz karların yarısını ortak bir havuza aktarırsak hepimizin toplamı ayda ortalama USD300.000 eder.

Her ay bu USD300.000 meblağı bu organizasyon için harcayarak o kabileyi "aslında sizler özgürlük hak ediyorsunuz ama bu kapitalistler sizin hakkınızı yiyor, anadilinizi yasaklıyor, sizi yok etmek-bitirmek-sömürmek istiyor" diyerek kışkırtıp, know-how verebilecek kimseleri araya koyarak onları eğitip, lojistik ve silah sağlayıp, bu haklarını kaos yaratarak elde edebileceklerine inandırıp diğer yandan bu demir yolunun kurulmasını engelleyebiliriz.

Çıkarlarımız için başına bunca çorap ördüğümüz egemen X ülkesinde de bu pastadan pay almak isteyenler (dahili bedbahtlar) ve işbirlikçilerimiz olacaktır. Bunları beslemekle uğraşmamıza bile gerek yok. İşlerimiz yürürken bunlara da para kazanacakları iş sahaları bırakmamız yetecektir. Yetmezse yanında bir de getirip kendi ülkemizde yedirip içirip memnun eder, İsviçre'deki hesabına harçlığını koyarız.

Aralarından namuslular çıkar da tezgahımızı bozmak isterlerse kimseye müsamaha göstermeyip, tabiri caizse aleme ibret etmemiz gerekir.

Bu şekilde sistemi bir defa oturtursak, bir de üstüne ülkedeki eylemler yüzünden yakılan harap olan kamyonlar yerine yenilerinin siparişlerini de almakla iyiden iyiye şeytanlığa geçiş yapmış olup, kapasitemizi daha da büyütüp, kurumsallaşıp artık paraya değil, "Franklin" demeye başladığımız an o andır.

Artık ondan sonra ne o X ülkesi gurur yapar isyancı kabile ile sorunlarını çözer, ne o demir yolu kurulur, ne de biz bir daha iflah oluruz.

Burada örneğini verdiğim kıçı kırık 10 tane kobi'nin kendi aralarında isterlerse yapabilecekleriydi. Gerçek hayattaki örneklerini de siz düşünün...

+ Bu sitede yazılanların hiç biri doğru değildir.

1 yorum: