12 Kasım 2012 Pazartesi

Lord of war / Savaş tanrısı

Business.. Business..


Andrew Niccol'in yönettiği, Nicholas Cage'in oyunculuğunda zirve yaptığı 2005 tarihli bu filmi ilk izlediğim yıllarda yok daha neler derken, bugün dönüp tekrar baktığımda bu daha ne ki dedim.

Bunca yıllık uluslararası ticaret ortamından edindiğim yegane deneyim, aslında dünyada binlerce potansiyel ve potansiyelinin farkına varmış Yuri Orlov olduğudur. Ancak her şey filmlerde göründüğü gibi değildir. Bu tür kimselerin ülkemizde de olduğunu, hatta herkesin tanıdığı bildiği kimseler olduğunu belirteyim.

Alım-Satım..


Dünya silah piyasasında dolaşımdaki mühimmat ve silahların neredeyse tamamının "Birleşmiş milletler güvenlik konseyi" daimi üyesi 5 ülke (A.B.D., İngiltere, Fransa, Çin, Rusya) orijinli olması bir tesadüf değildir.

Silah piyasası o kadar pervasızdır ki aslında alım-satım ilanları bile medyada çok rahat yer bulur. Sadece dili az farklıdır.

Örneğin geçtiğimiz Nisan ayında dünyanın en çok satan ölüm makinesi AK-47'nin (bildiğimiz keleş) bir numaralı imalatçısı hakkında söyle bir haber medyada yer aldı. Bu; AK-47'nin üreticisi Izmash şirketinin iflasını konu alan bir haber.

Ondan yaklaşık altı ay sonra kasım'da ise Rus ordusunun yeni nesil piyade tüfeği tanıtılmış. Mevcut AK-47'nin oldukça geliştirilmiş bir modeli olan bu silah için medyada şöyle bir haber yer aldı.

Haberleri okumasını bilen birinin bundan anlaması gereken; Rus ordusu eski Kalaşnikof'ların alımını durduruyor ve yeni nesil Kalaşnikof kullanımına geçiş yapıyor.

Haliyle koca Rus ordusunun şu an için kullanımındaki ve depolardaki on binlerce, belki de daha fazla AK-47'si yeni müşterilerini bekliyor. Bunun sinyalleri ise çok daha önceden, 2011 yılının ekiminde söyle bir haber ile verilmiş.

Filmde anlatıldığı gibi "Lord of war" olmak, basit silah kaçakçılığı yapıyor olmaktan çok farklıdır. Onu yapanlar zaten eşek sırtında, tır dorsesinde sınır ticareti yapan, kendilerine "kaçakçı" diyen kimselerdir, fazla göze batmadıkları sürece ihbar edilmezler de.

"Lord of war" olmak; bir silah tüccarı olmak da değildir. ondan da daha fazlası olmaktır. Çatışmaları besleyen, sürdüren, sıcak tutan, hatta savaş çıkaran-bitiren ve bir yerde sevk ve idare eden olmaktır.

İşe başlıyoruz..


Türkiye'yi tamamen hariç tutarak konuşmak gerekirse bu tür kimseler açık açık bir dükkan-ofis açıp "bilmemneoğlu silah ticaret ltd. şti." gibi bir şirket sahibi kimse değildir. Böyle bir şirketleri varsa bile sadece tek şirketleri bu değildir. öncelikle ya medya ile içli dışlı olur, ya da direk medya patronu olup gündem belirleyen elinde güçlü bir halkla ilişkiler aygıtı barındırırlar. Çok tuhaf akrabalıkları vardır. Ailesinde ne alaka diyebileceğiniz kimselere kız vermiş, kız almış, karısını boşayıp evlendirmiş, gelin almış kimselerdir. Esasen halk nezdinde (ya da ticari-siyasi ortamda) çok itibarlı kimselerdir. Düğünlerine cenazelerine ne alaka diyebileceğiniz kimseler gelir-giderler. Holding-grup şirketi websitelerini incelediğinizde genelde ticari, sınai, enerji, medya, eğitim, finans v.s. bir çok sektörde var olan yatırımlarını inceleyebilirsiniz.

Dananın kuyruğunun koptuğu nokta ise aslında (çoğu zaman belirtmezler) güvenlik-savunma alanında da şirketlerinin olduğu, hatta askeri araç üretimi yaptıklarıdır. Kimisinin ise bir takım "anglo-sakson" savunma (savaş sanayisine savunma sanayisi demek bir defa ironinin en önde gelen örneğidir ya neyse) şirketlerinin mevcut ülkenin mümessilliğini yapıyor olduklarıdır. Elbette bu şirketlerin hiç birisi %100 yerli sermaye değildir. Bunlar ve benzeri haberler medyada asla yer almaz.

Eminim bir çok kişi; Amerika'dan savaş helikopteri alınacağı zaman Amerika'daki şirkete e-mail yazıp fiyat teklifi istendiğini falan zannediyordur. Gerçekte olaylar elbette farklıdır. Helikopter üreticisi şirketin (örneğin senato onayından sonra) söz konusu ülkedeki mümessilliğini yapan şirketle tüm işler halledilir, rüşvet teklifleri edilir ve iş bitiminde ödenmesi gereken "kar payları" ödenmesi gereken kimselere "20-25 gibi gitmesi gerekir".

Çoğu zaman bu tür şirketler, bunun finansmanını da sağlarlar. Yıl sonu deli kar rakamları açıklayan bir kısım bankalar emin olun sadece bireysel-kurumsal kredi satarak, o ülkenin halkının şikayetçi olduğu hesap işletim ücretleri, havale-eft ücretleri v.s. ile o kadar para kazanamazlar.

Merak edenler için; olayın vicdan kısmını unutun. filmde kadın, kocasını bu işi yaptığı için terk ediyor ama aslında bu tür adamların karısı ya da karıları kendilerini hayır işlerine adamış, kafayı sokak köpeklerinin korunması ile bozmuş, kimsesiz çocuklar yararına kermes düzenlemekle oyalamaktadırlar. Kendilerine kocalarının ne iş yaptığını sorarsanız "ünlü iş adamı bilmem ne" diye bir cevap alırsınız. Yani ne iş yaptığını ya bilmezler ya da bilseler bile akşama gidecekleri kokteyle yetişmek kimseyle pişti olmamak için terzileri ile randevuları vardır, sizinle uğraşamazlar.

Bu cemiyet tamamen kan ile beslenir. Bunların sayesinde bir yerlerde birileri birbirlerini yerken bunların yaşadıkları lüks öylesinedir ki çoğunuz hayalini bile göremezsiniz. Bu kimseler tamamen kendilerini vergisini ödeyen, namuslu, istihdam sağlayan güzide bir iş adamı olarak görüp az utanması olanı "savunma hakkı kutsaldır" derken tamamen utanma mekanizmasından yoksun olanları "biz ticaret yapıyoruz" söylemine inanmışlardır.

Günümüzde gündemi işgal eden bir takım savaş söylentilerinde "x'in x'i işgal etmesinde ne gibi bir çıkarı olabilir ki anlayamıyorum" ya da "bu terör neden var anlayamıyorum" diye söylenen kimselerin unutmamaları gereken nokta, yakılan her bir mermi ya da topun para yazdığıdır.

Allahtan ülkemiz bu kadar bozuk insanların yaşadığı bir ülke değildir. Hiç olmamıştır.

+ Bu sitede yazılanların hiç biri doğru değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder